OSMANLI DÖNEMİ KADIN GAZETECİLİĞİ

ezgi
7 min readOct 2, 2022

--

VE ERKEK HEGEMONYASIYLA MÜCADELESİ

On dokuzuncu yüzyılda, Tanzimat’la başlayan ve 2’nci Meşrutiyet’le devam eden dönem, Osmanlı Devleti’nin birçok açıdan değişim geçirdiği, modernleşme ve özgürleşme sürecine girdiği, sadece siyasal alanda değil, toplumsal alanda da gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönem, dünyadaki kadın hareketlerine de paralel olarak, Osmanlı kadınını da etkilemiştir. Daha önce sadece anne ve eş rollünü üstlenen kadınlar, bilinçlenmeye, başka kimlikler kazanmaya ve talep etmeye başlamışlardır. Bu amaçlarla, kadınların bilgi edinerek kendilerini geliştirdikleri ve bir kadın olarak erkeklerden bağımsız kimliklerini — ya da mahlaslarını — ortaya koyarak bu gelişme, modernleşme ve dönüşüm rüzgarından kendilerine düşen payı istedikleri, haklarını aradıkları en önemli araç kadın gazeteleri ve dergileri olmuştur.

Osmanlı’da kadınların kendilerini ifade etmeleri, tanıtmaları ilk kez basın kanalıyla gerçekleşmiş ve kamuoyunda seslerini ilk kez basın yoluyla duyurmuşlardır. Kadınların seslerinin, sorunlarının ve taleplerinin gazetelerde yer alması, önce isimsiz mektup gönderen ya da mahlas kullanan kadınların mektuplarının yayınlanması ile gerçekleşmiştir; sonraki dönemlerde yazar kadrolarında kadınların bulunduğu, kadınların başyazar olduğu kırkın üzerinde kadın gazetesi yayınlanmış, kadınların içinde bulunduğu koşullar eleştirilmiş, kadınlara ilişkin çeşitli konular tartışılarak işlenmiş, Avrupa’daki feminist hareket hakkında bilgi verilmiş ve kadınların kamusal alanda varlığı duyurulmaya çalışılmıştır.

İlk Kadın Dergileri ve Gazeteleri

Toplumsal ve siyasal iktidardan uzak, bu alanlara katılımları kısıtlı olan kadınlar için, kadın gazeteciliğini ilk başlatanlar, toplumsal yaşamda kadın ve erkek ayrılığından dolayı yaşam kaliteleri düşen dönemin aydın erkekleri olmuştur. Terakki-i Muhadderat, yayın tarihi açısından ilk kadın gazetesi olarak nitelendirilmiştir. Muhadderat kapalı, örtülü, namuslu Müslüman kadın anlamına gelmektedir. Terakki-i Muhadderat ise; Müslüman kadınların ilerlemesi demektir. Ali Raşit derginin hem editörü hem de tek yazarıdır. Okuyucu mektupları dışında dergide aslında kadın sesi duyulmamaktadır. Kadınlar ise mektuplarında imza olarak ilk adlarını ya da mahlas kullanmışlardır. Dergide kadınlar özne değil, nesne konumundadır ve toplumun kadınları nasıl gördüğünü yansıtmaktadır. Kadını tanımlarken ayet ve hadislerden faydalanmakta ve bunları geleneklere göre yorumlamaktadır. Tanzimat sonrası modernleşme ve batılılaşma akımı karşısında, toplumu ve aileyi korumayı amaçlayan dergi, kadının ev içindeki konumunu korurken ve hatta pekiştirirken, onun geri kalmışlığını ve eğitimsizliğini sorgulamaktadır. Dergi mutlak bir kadın erkek eşitliğinden bahsetmekten kaçınmaktadır. Dergiye göre akıl konusunda kadınlar erkeklerden noksandır.

Dergide batıda yaşanan feminist hareket hakkında da bilgi verilmektedir, aynı zamanda batılı kadının mücadelesine dikkat çekerken, kadın hakları ve seçimden söz eden ilk gazetedir. Ancak, kadını erkekten noksan gören bakış açılarına da uygun olarak, bu hakkı olumsuz olarak ele almıştır. Ancak dergiye gelen bir mektupta, mektubun sahibi kadın, erkeklerden bir farkları olmadığını ve bilgi ve hüner kazanmaya kudretlerinin olduğunu şöyle ifade etmektedir; “Erkekler hüner ve marifetleri ile hem kendilerini hem hepimizi geçindirebiliyorlar da, biz niçin bilgi ve hüner kazanmaya kudretli olamıyoruz? El ve ayak, göz ve akıl gibi vasıtalarda bizim erkeklerden ne farkımız vardır? Biz de insan değil miyiz?” Yani, derginin, modernleşme ve batılılaşma sürecinde, aile ve toplum yaşantısına zarar vereceği düşünülen değişikliğin önüne geçmeye çalıştığı görülmektedir ancak dergiye gelen mektuplardan anlaşılacağı gibi değişim çoktan başlamıştır ve önüne geçilemeyecektir.

Çiçek bahçesi anlamına gelen Şükufezar, kadınların çıkarmış olduğu ve sahibi kadın olan ilk yayındır. Dergide yazan kadınlar baba ve eş isimleri ile değil kendi isimleri ile yazılar yazmışlardır. Dergi amaçlarını feminist bir yaklaşımla açıklamış olup, kadınların erkeklerin gerisinde kaldığını ve erkeklerin kadınları zekâ seviyesi olarak kendilerinden daha geride gördüklerini, bu yüzden derginin asıl amacının bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere çalışmalar yapmak olduğunu şöyle ifade etmişlerdir; “Biz ki saçı uzun, aklı kısa, diye erkeklerin alayına hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek çalışma ve gayret yolunda olacağız.” Derginin yayımlandığı tarihi ve konjonktürü düşünerek, yalnızca kadınların yazdığı ve kadınlara mahsus basılan bu dergi, kadınların var oluş mücadelesi, yazma deneyimi açısından son derece önemlidir.

Hanımlara Mahsus Gazete’nin ise yayın kadrosunun tamamına yakını kadındır. Gazetenin en önemli özelliği en uzun süreli yayımlanan kadın gazetesi olmasıdır. İlk sayısında yayın amacı açıklanmış, nesli yetiştirenler kadınlar olduğundan, kadınların da eğitilmesi ve geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Aynı yazıda açıklanan diğer amaçlar; entelektüel Türk kadınları ve eserlerini tanıtarak Türk kadının yeteneğini kamuoyuna göstermek ve Osmanlı ve dünyadaki kadınlarla ilgili bilgi ve olaylara yer verilerek kadınların haberdar olması sağlamaktır. Yazı kadrosundaki kadınlar, dönemin aydın ve bürokrat kesiminin kızları ya da eşleri olan entelektüellerdir. Bu gazetenin de yazarlarından olan, ilk romancımız Fatma Aliye, Müslüman kadınların kendi tarihlerini bilmediğini vurgulamış ve verdiği örneklerle, İslamiyet’in kadını esarete mahkûm ettiği şeklindeki yanlış düşünceyi ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Kadın sorunları konuları ağırlıktadır, yurtiçi ve dışından verilen çeşitli meslek gruplarına dair örneklerle kadınlar her işi yapabileceği yönünde teşvik edilmiştir. Dünya kadınlarının hakları ve Batı’daki kadın hareketi hakkında bilgi verilmiştir. Gazete sadece yurt içinde değil yurt dışında da ilgi görmüş ve Fransa’dan muhabir olmak için başvuru dahi olmuştur.

Kadınlar Dünyası

Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Cemiyeti’nin yayın organı olarak faaliyetlerine başlayan gazete 17 Nisan 1913–21 Mayıs 1921 yılları arasında yayınlanmıştır. Gazete Ulviye Mevlan tarafından çıkarılmıştır. II Meşrutiyet döneminde yayınlanan diğer kadın gazete ve mecmuaları içerisinde yayın faaliyetlerini günlük olarak devam ettiren tek gazete olmuştur. Sahibi ve yazı kadrosuyla kadınlara ait olan Kadınlar Dünyası, kendi adını taşıyan Kadınlar Dünyası Matbaası’nda, tamamının kadın olduğu mürettipler tarafından basılmıştır. Gazeteye toplumun her kesiminden kadınlar yazılar yazmışlardır. Gazete radikal görüşlere sahip olduğu için bazı kadınların özellikle de dönemin bürokratlarının kızlarının ve eşlerinin tepkisini çekmiştir, bunun bir sonucu olarak ünlü kadın entelektüeller davet edilmelerine rağmen bu gazetede yazı yazmamışlardır.

Gazete hem kadınların kendilerine özgü bir dünyaları olduğunu herkese göstermeyi hem de kadınlar için yeni bir dünya istemeyi görev edinmiştir. Hedeflerinden biri de kadınları onların düşüncelerini dile getirmek ve kim olduklarını ortaya koymak konusunda bilinçlendirmektir. Onu diğer kadın gazetelerinden ayıran özelliği, kadın hakları mücadelesini başlatması, bir kadın hareketine zemin sağlaması olmuştur. Toplumun çeşitli kesimlerinden farklı din ve milletten kadınlarca ilgi görmüştür, okur kitlesi sadece eğitimli kadınlardan oluşmamış, gelen mektuplarda anlaşıldığı gibi her düzeyde kadın gazeteye ilgi göstermiştir. Gazete yurt dışında özellikle Fransa’da büyük ilgi görmüştür. Ulviye Mevlan’ın eşi Rıfat Mevlan’ın aynı dönemde çıkardığı “Erkekler Dünyası”nın amacı ise haklar ve özgürlükler yönünden iki dünyayı birbirine yaklaştırmak olan amacını şöyle ifade etmektedir; “Biz dünyada yalnız bir İnsanlar Dünyası görmek isteriz.”

Kadın Gazetelerinde Kadın Hareketi Tartışmaları ve Erkek Hegemonyası

Kadınlar, basın dünyasında seslerini duyurma ve kadın hareketini bu zeminde güçlendirme çabası içindeyken birçok engelle karşılaşmışlardır. Bu zorlu mücadele, kadınlar gazetelerde yazar olma şansını elde edene kadar, “kadınlar”ın gazetelerinde sadece “erkekler”in yazı yazmasıyla başlamış ve kadınlar bu gazetelerdeki imzalarını arttırmayı başarsalar da, onlara karşı çıkan erkek yazarların kadın hareketini desteklemeyen düşüncelerine karşı koymaya çalışarak devam etmiştir.

Kadın hareketinde karşılaşılan tek engel erkekler olmamıştır, anti feminist kadın yazarlar da başka bir sorun olmuştur. Bu durumla ilgili en çarpıcı tartışma İsmet Hakkı Hanım ve İkdam Hanım arasında gerçekleşmiştir. İkdam Dergisinde, “Bizde umumiyete yakın bir ekseriyet anti-feministlerdir. Güzel sanatlardan başka meslekleri kadınlara yakıştıramazlar. Ben bu fikre iştirak edenlerden değilim.” diye yazan İsmet Hakkı, kız okullarına fen derslerinin konulması gereğine dikkat çekmiştir, henüz siyasete katılım düzeyinde olmasa da terakkide eşitlik istemiştir. Anti feminist yazarlardan İkbal Hanım, İsmet Hanım’a hitaben yazdığı yazısında, Kuran’da erkekler kadınlardan daha üstündür diye bir hüküm olduğunu iddia ederek, İslam kadınlarının feminist olamayacağını ifade etmiştir. “Rical (erkek) nisvana faik (üstün) olmalıdır. Zira iki denk kuvvet, sürekli çatışmayı doğurur… yaşam düzeni bozulur… bir hanenin iki hükümdarı olmaz.” İkbal hanım örtülerinden ötürü kadınların eğitim hakkı istemelerini gereksiz bulmuş ve şöyle yazmıştır. “Bu talep beyhudedir…. O tahsilden bilfiil istifadeye mesturiyetimiz (örtünme) daha doğrusu fıtrat-ı nisviyetimiz (kadın olarak yaratılış) manidir.” İsmet Hakkı Hanım, İkbal Hanım’a yanıtını Demet dergisinden vermiştir: “Hanımefendimizin affına sığınarak — … anti-feminismden çok pek çok zarar görüldü… Erkeklerin fıtraten aklen, kadınlara üstünlüğü neden iddia ediliyor? Çünkü onlar daha iyi tahsil ediliyor. Zekalarını sanat, fen ile tekmil ediyorlar. O halde aynı eğitimi göremeyen kadınları erkeklerden daha aşağıdır diyerek tahkir etmek pek insaflıca olamaz zannederim.”

Kadınlar basın dünyasında kendilerini destekleyen erkek yazarlar bulmuştur ancak bu sayı karşı çıkanlar kadar fazla olmamıştır. Kadın gazetelerinin birçoğunda erkek yazarların oranı kadın yazarlardan fazlaydı. Örneğin, İnci’nin baş yazarı kadın olsa da, 160 yazardan sadece 21’i kadın yazardı, dolayısıyla anlatılanlar erkeklerin kadınlar hakkındaki düşünceleriydi. Yazar kadrosunun çoğunluğunu erkek yazarların oluştuğu gazeteler, kendi görüşleriyle çatışan diğer kadın gazetelerini acımasız cinsiyetçi tabirlerle eleştirmişlerdir. Örneğin, İnci, kendilerinden önce çıkan gazeteler için şunları yazmıştır; “Şimdiye kadar çıkan kadın mecmuaları ya pek ağırbaşlı yahud pek hafifmeşreb oldular.” Kadın gazetelerinde, kadınlarla ilgili meselelerde kadın aydınların değil, erkek aydınların görüşlerine yer vermişlerdir. Örneğin, Hanım dergisinde, kadınların serbestliği üzerine gelen soru üzerine Ebuzziya Velid’in verdiği şu cevap yer almıştır; “Türk kadınlarının serbestliği umumi ahlaka, milli adetlere ve dinin hükümlerine ters düşmemelidir.” Kadınları ilgilendiren anketlerde bile muhatap olarak erkekler alınmıştır. Örneğin, Süs dergisinde dönemin erkek aydınlarıyla kadınlar hakkında mülakat yapılmıştı. Celal Sahir Bey’e kadınları ilgilendiren şunun gibi sorular yöneltilmişti; “Kadınlarımız erkekler gibi hakimlik, avukatlık, memurluk, mebusluk yapabilirler mi?”

Başlarda yazarları erkeklerden oluşan kadın yayıncılığı, bu gazetelerde kadın kalemlerin artmasıyla devam etmiş, yine de birçok kadın gazetesinde, gazetenin amacının aksine erkek egemenliğinin arttığı görülmüştür. Erkekler tarafından ‘bahşedilenler’, onlar için kendilerini tehlikede görecekleri bir yere ulaştığında, yine erkekler tarafından hafifmeşreplik olarak adlandırılmıştır. Erkekler tarafından çıkarılan kadın gazetelerin amacı, kadını anne ve ev kadını olarak görmek ve onları bu yolda mükemmelleştirmek olmuştur. Bu gazeteler, kadınların aile ve umumi hayatta muvaffak olmaları için kendileri gibi bir rehberleri olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Sahibi kadın olan ve yazar kadrosu kadınlardan oluşan gazeteler ile çoğunluğu erkeklerden oluşan gazeteler arasında önemli farklılıklar göze çarpmaktadır. Sükufezar ve Kadınlar Dünyası gibi gazeteler, kadının sesini ve düşüncelerini duyurabilen gazeteler olmayı başarmışlardır. Erkek imzaların çoğunlukla olduğu diğer dergilerde ise kadınlar erkeklerin gözüyle biçimlendirilmiştir. Kadınlar her yönüyle incelenmiş, hemen her alanda yaptıkları eleştirilmiştir.

Tüm bu sorunlara karşı Osmanlı’da kadın hareketinin en önemli bacaklarından biri olan ve kadının kendini kendi dilinden anlatmasını hedefleyen kadın yayıncılığı, Osmanlı’da kadın sorunlarının duyurulmasında, taleplerinin ifade edilmesinde ve Osmanlı kadınının dünyadaki kadın hareketine iştirak etmesinde büyük rol oynamıştır. Kurulan kadın derneklerine, kadın örgütlü birliklerine katkı sağlamış ve bu örgütlerde eyleme dönüşen fikirlerin kâğıt üstündeki ifadeleri olmuşlardır. Osmanlı dönemi kadın hareketini biçimlendirmiş, kadın inkılabını etkilemiş ve müteakip dönem olan ilk Cumhuriyet yıllarında kadınlara tanınan hakların, ülke yöneticileri tarafından lütfedilen haklar değil, bizzat kadınlar tarafından ortaya konan kararlılık ve cesaret dolu bir talebin sonucunda kazanılmış haklar olduğunu gösteren kanıtlar olmuşlardır.

Kaynakça:

Çakır, Serpil, 2006, “Osmanlı’da Kadın Hareketi”, Metis Yayınları.

Yaşar, Fatma Tunç, Terakki-i Muhadderat, Dem Dergisi, Sayı 3.

Yaşar, Fatma Tunç, Şükufezar, Dem Dergisi, Sayı 4.

Doğramacı, Emel (1982). Türkiye’de Kadın Hakları. Ankara: Üniversal Kitabevi.

Malkoç ve Yılmaz, 2019, Osmanlı Dönemi Kadın Dergileri, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2019.

--

--

No responses yet